Eski AK Parti milletvekili ve Yeni Şafak muharriri Mehmet Metiner, Türk Lirası’nın döviz karşısında kıymet kaybetmesinin 15 Temmuz darbe teşebbüsün devamı olduğunu tez ederek Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ekonomik darbe teşebbüsünü engellediğini ileri sürdü.
Metiner, ‘Ekonominin 15 Temmuz’u başlıklı yazısının bir kısmı şöyle:
15 Temmuz devam ediyor.
15 Temmuz’da askerleri marifetiyle amaçladıkları sonuca ulaşamayanlar öteki yollara başvurdular.
Suriye’nin kuzeyinde PKK’ya kurdurtmak istedikleri paralel devlet bunun eseri.
Doğu Akdeniz, Libya vb. krizler, temelsiz münasebetler üzerinden kabul edilen ambargolar…
Dış siyasette ülkemizi köşeye sıkıştırma atılımları, ilh..
Bütün bunların hepsi 15 Temmuz’un rövanşını almak içindi.
Ekonomimize yönelik ataklar tam bir terör boyutuna ulaştırıldı.
Kur üzerinden yapılan ataklarla amaçlanan şey muhakkaktı: Ekonomiyi çökertmek, Türkiye’ye siyaseten diz çöktürmek. İçerdeki vesayet odaklarını bu yüzden harekete geçirdiler.
İçeridekiler güvensizlik ve kaygı iklimi oluşturmaya çalıştıkça kur hareketlendi. Döviz fırladıkça fırladı. TL’nin döviz karşısındaki bedelinin düşmesiyle eş vakitli olarak fahiş fiyatlarla vatandaşlarda geleceğe dair güvensizlik oluşturulmak istendi. Vatandaş bu güvensizlik, belirsizlik ve endişe ikliminde, elinde avucunda ne varsa dövize yatırmaya başladı. Dövize talep arttıkça TL’nin bedel kaybı arttı, içerde de fiyatlar adeta uçtu.
Amaçlanan şey, Biden’ın işaretlediği operasyonunun siyasi ayağını gerçekleştirmekti: Erdoğan’ı alaşağı etmek.
Ne değerine olursa olsun Erdoğan’ı sandıkta devireceğini açıklayan Biden değil miydi? Bu ekonomik kaos ve terör periyodunda vatandaşlar sokaklara indirilecekti. Yansılar ve protestolar örgütlü bir biçimde organize edilecekti. Gerçekten PKK’nın Kandil’deki terör baronları bunun buyruğunu verdiler. Hatta bu ülkenin kimi partilerinin ismini açık açık zikrederek onlara kendi tabanlarını sokaklara indirme davetinde bulundular. O partilerden birinin yöneticilerinden biri “sivil itaatsizlik” aksiyonlarının başlayabileceğini söylemekten kaçınmadı. Bu kaotik ortamda erken seçim davetleri üzerinden siyasal bir krizin de tetikçiliği yapılacaktı. Yani sokaklar üzerinden sandığa yansıyacak bir iktidar değişikliği sağlanacaktı.
İktisadın 15 Temmuz’u derken kastettiğimiz şey işte tam budur.
Cumhurbaşkanı Erdoğan doların 20 TL’ye yükselme trendine girdiği bir süreçte düğmeye bastı. İktisat üzerinden yapılan bir darbe teşebbüsüne mani oldu. “Döviz endeksli TL mevduat sistemi”nin ilan edilmesiyle birlikte bir darbe teşebbüsü daha engellenmiş oldu. Döviz birden teğe baş aşağı inmeye başladı. Vatandaşlarda devletine/hükümetine itimat oluştu. Ne hikmetse dövizin yükselmesinden görünüşte rahatsızlık duyduğunu gösterip hükümeti ne yapıp edip dövizin ateşini düşürmeye çağıranlar, en akıllı bir sistemle TL’nin bedelini döviz karşısında koruyarak dövizin de belini kırınca bu sefer başladılar üzülmeye. Dolarla birlikte hızları düştü nerdeyse. Sonra başladılar maraza çıkartmaya. Ne yaparsanız yapın dövizi düşürün diyenler bu defa döviz karşısında oluşturulan bu güvenlik şemsiyesini yok etmek için vatandaşlara yeni palavralar üzerinden güvensizlik aşılamaya başladılar. “Bu farkı 82 milyonun cebinden ödemeye hakkınız yok” diyenden tutunuz da “Hazinenin bu farkları karşılayacak birikimi yok”, “Hani faize karşıydınız, bu yaptığınıza düpedüz bilinmeyen faiz derler” diyenlere varıncaya kadar bir dizi suçlamalar havada uçuşmaya başladı.
Kaynak: Gazeteduvar
